1950 yılında doğan Steve Wozniak, çocukken bile oldukça zeki ve meraklı bir yapıya sahipti. Özellikle elektronikle ilgili konulara büyük ilgi duyan Wozniak, küçük yaşlarda evdeki cihazları söküp tekrar monte ederek nasıl çalıştıklarını öğrenmeye çalışıyordu. Babası da bir mühendis olduğu için, elektronik dünyasında karşısına çıkan soruları cevaplamakta zorlanmıyordu. Wozniak, teknolojiye adeta büyülenmiş bir çocuktu. İleride Apple’ın ilk bilgisayarını tasarlarken kullandığı bilgilerin büyük bir kısmını henüz lise yıllarında öğrenmişti.
Okul hayatında çok başarılı bir öğrenci olan Wozniak, teknik zekası ve yaratıcı düşünme biçimiyle tanınıyordu. Ancak sosyal olarak içine kapanıktı ve dikkat çekmek istemiyordu. Lise ve üniversite yıllarında bilgisayar programcılığı ve elektronik alanında kendini geliştirmeye devam etti. Steve Jobs ile tanışması hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Jobs, onun sessiz bir dahi olduğunu fark etmişti ve Woz’un teknik bilgilerini daha büyük projelere yönlendirmesi için onu teşvik etti. Wozniak, Jobs’ın enerjisi ve vizyonundan etkilenmişti; onun bu enerjisi, kendi teknik bilgisiyle birleştiğinde daha önce hayal bile edemediği projeler ortaya çıkacaktı.
1970’lerin başında, Wozniak kişisel bir bilgisayar yapma fikrine kapılmıştı. O dönemde bu fikir oldukça yenilikçiydi ve kişisel bilgisayarların kitlesel kullanımda olacağına inanan çok az kişi vardı. Wozniak, daha çok teknik detaylara odaklanan bir insan olduğu için, Jobs’un ticari zekası ve cesareti sayesinde bu fikri geniş bir kitleye ulaştırabileceklerini anladı. İkili, Apple I adlı ilk bilgisayarı geliştirdiklerinde Wozniak, Jobs’un ticari stratejilerini takip ederek Apple’ın başarıya ulaşmasında büyük bir rol oynadı.
Wozniak’ın en büyük tutkusu, işinin gerektirdiği karmaşık sorunları çözmekti. Her bir devreyi incelikle dizayn eder, mühendislik harikası bir yapı kurardı. Jobs’ın tersine, halk önünde olmaktan hoşlanmazdı. Ona göre en büyük ödül, karmaşık bir problemi çözmekti; işin sonunda kazanç sağlamak veya şöhret elde etmek gibi bir derdi yoktu. Bu yüzden Apple’ın büyümesiyle birlikte geri planda kalmayı tercih etti ve kendini daha çok eğitim ve teknoloji etkinliklerine adadı. Ancak Apple üzerindeki teknik katkıları, onu teknoloji dünyasında bir efsane haline getirdi.